Yaşadığım her yıl dramatik bir
film öyküsü gibi geçiyor yaş ilerledikçe. Güzel başlayıp felaketlerle biten ya
da kötü başlayıp güzel sürprizlerle heyecanlandırır hale gelen. Eskiden böyle
olmazdı. Ortadan giderdim. Öyle sanırdım belki de. Hayat okumasını öğrenmemiş
olduğum bir kitaptı belki henüz. Ya da yaşlandım, dümdüz söyleyişle. Kendimi ve
yaşamımı fazla önemsemeye başladım. Büyük anlamlar yükledim yaşadıklarıma. Ve hep
bir felaketler senaryosunda ya da bir peri masalında yaşama eğilimine dönüştü
zihnimde yaşama verdiğim anlam. Gençken yaşamaktan düşünmüyor insan, zamanın
değerini anladığımız o gün iniyor hayatın sırrının o minik güç anahtarı. Sonra zaman
bir süre daha ilerliyor ve içindeki zembereğin etkisiyle yavaş yavaş yukarı
doğru çıkıyor ve atıyor tık diye. İşte o saatten sonra ne yaşam ne ölüm; herşey
görünmezliğini yitiriyor.
Her geçen yıl daha fazla kayda
geçirmeye çalışıyor insan kendi hayatını, yine o önemlilik kuruntusu ya da
unutkanlık korkusu ile. Örneğin ben okuduğum kitapları, faturalarımı,
tedavilerimi, günlük işlerimi, yapacaklarımı, yapacaklarımı ne kadarını
yaptığımı daha fazla not alır oldum bir yerlere. Daha fazla ve daha ayrıntılı.
Sadece kedilerimle ve kendi iç
sesimle yaşıyorum, bütün bunlar da sadece bundan belki.
Herkese gönlünden geçirdiği gibi
2014 dilerim.
İltürA.