14 Ekim 2013 Pazartesi

isimsiz bir yazı da mümkün... damlamasa da kokusu alınan kan gibi.


 

 

@birhankeskin şiirleri okuyup ağlarken, kendimi bu dünyanın ortasına amaçsızca atılmış bir 'bok' gibi hissettim. Faydasız, çirkin ve rahatsız edici. Alabildiğine... Herkes için. Kimin temizleyeceği belli olmayan, gözlerin tam ortasında, gözlerin reddiyle dolu.

 

Uçsuz bucaksız bir zulüm gibi hayat.

 

Başka bir hayat mümkün müydü, diye soruyorum. Olabildiğimce objektif olmaya çalışıyorum. Sorularımı sorarken de cevaplarımı ararken de. Bulamıyorum doğru cevapları, veremiyorum. Susuyorum. Sevmediği dersine çalışmamış bir ilkokul çocuğu gibi pısırık ve taş sessizliğinde tahtada, ama kendi olmaktan başka yolu olmadığı için kendini suçlu hissetmeyen. Ya da, işsiz bir babanın çocuğu olmanın utancına kılıflar ararken okulun ilk günü, yeni öğretmen karşısında. Ezilip büzülen, başkalarının utançları için. Ben yerin dibine girmeyi daha 7 yaşındayken öğrendim. O yüzdendir belki, kendi çirkin ve sakat yanlarımla yüzleşebilmem. Başka yolu yoktu çünkü. Çukurun dibinde çukurun dibindekilerden başka bir şey görmezsin. Ve alışırsın pisliğinle yaşamaya. Onu savunmaya bazen - hatta, seni kendi yalnızlığına çok zorladıklarında.

 

Umudu yoktur, tırnaklarıyla kendi çukurunu kazarak çıkmaya çalışanın. Tırnakları gibi bir bir sökülmüştür çünkü umutları, kazarken. Geride kan, acı. Ve çukuru eriten, derinleştiren gözyaşları...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder