Belki sadece bir “elveda” der gidersin sevgilim. Gökyüzünde koca bir bulut gibi duran ruhumu ellerinle gözlerinle parçalayarak, sessizliğinle gidersin. Ben önce aşkın hatırına, sonra tüm geride kalanlar namına özür diler gibi toplarım parçaları. Yeniden bulut yaparım. Beyaz, yoğun, ama bir aşık sevmek ateşinde yanmaktan nasıl korkmazsa, güneş ışığını geçirmekten de o kadar korkmayan şeffaf bir bulut.
Sen gidersin. Ben senin adına aşktan özür dilerim.
Sonra ölümün gelir. Buruşturulmadan elden kurtulan bir kağıt mendil gibi, daldan kopan kuru bir yaprak gibi, düelloda kaybeden taraf gibi düşersin tozlu toprağa. Ben sadece şahidim sevgilim, karışamam olanlara. Kaybedemem seni örneğin. Kaybetmek nedir? Para kaybedersin, cüzdan kaybedersin, defter kaybedersin, kitap kaybedersin. Kaybedilmez bir insan.
Nafile! Sen ölüme susamışsın sevgilim. Giderek, aşkı öldürmekle başladın işe. Beni aşka susatarak aşkı lime lime dağıtmakla başladın. Giderek kendi ölümüne susadın. Ben aşkın kendisine sen ölüsüne susadık.
Ben avuçlarımı kanata kanata çırpınan bir kuşun ölümünü görmeye inat, onu gökte tutmaya çalıştım. Aşkın hatırına, kendi umudum adına, sana inat adına aşkı gökte tutup masallar anlattıysam sana, sen inan diyeydi. Masal benim zaten bildiğimdi.
Sen gittikçe gittin. Öldükçe öldün. Ben sana aşık olamam sevgilim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder