26 Ekim 2013 Cumartesi

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ(*)


Kurulduğundan beri yılda sadece iki kez çalışan ama çalışmazsa da milyonlarca dolarlık zararlara, iktisadi şaşmalara sebep olacak olan ve bu yüzden çok çok mühim bir kurum olarak 210 gündür  bugünü bekleyen enstitü nihayet muradına eriyor: Saatleri Ayarlama Enstitüsü(*) 27 Ekim’de tam 04:00’da iş başında. Neden böyle bir saati seçtikleri bilinmez ama vardır bir kerameti. Yılda sadece iki kere çalışmak için kurulmuş olan bu çok mühim müessesenin hikmetinden sual olunabilir mi.

Bundan 210 gün önceydi.

“Günışığından daha fazla yararlanmak için,”

“Enerji kaynaklarının kullanımında bilmem kaç milyon dolarlık tasarruf için,”

saatleri ileri aldık dediler.

O gün 23 saat yaşadık.

Ama aslında kimse gerçekte bilemedi sebebini. Hiçbirimizin cebine tasarruf ettiği söylenen dolarlar girmedi. Sonuçlarını göremedi kimse, ama hep beraber katlandı sonuçlarına. Kimileri okuluna, işine erken gitti, geç kaldı bu karışık mevzu yüzden. Azar işitti geç kalınca, erken gittiği için alay konusu oldu.

Kimileri yükselen burcunu yıllarca yanlış bildi bu yüzden. Malum yükselen burçlar saatlere göre belirleniyor. Saatler o tarihte yaz saati miydi kış saati miydi derken, yıllarca kişiliklerini başka bir burcun cenderesinde yaşamaya zorladı insanlar. Ne zaman ki öğrendiler gerçek yükselen burçlarını, o zaman rahatladılar, “Evet, ben aslında bu değildim” dediler.

Kimileri vardı, saatler ileri alındıktan sonra, geri alınmadan önce, işte tam o arada bu dünyadan göçüp gittiler. 1 saat eksik yaşamış oldu onlar. Ekonomi kartellerinin, ağa babalarının daha çok para kazanması için kendilerinden çalınan o 1 saati geri alamadan gittiler. Zaman mutlaktır, ölümden sonra saatin önemi yoktur belki ama kayıtlara göre 1 saat erken girmiş oldular ölüme.

Bugün tatil günü. Çoğu kimse için. Dilediğince geçirebileceği bir Cumartesi akşamı. Hava da güzel sayılır, çok soğuk değil. Şimdi ister yeyin, için, eğlenin, sosyalleşin, ister içinize dönün, evinize kapanın, kitap okuyun ya da film seyredin. Ama ne yaparsanız yapın, saatlerinizi geri almayı unutmayın.

Bazıları gibi gecenin 04.00’üne saatinizi kurun, kalkıp evdeki bütün saatlerinizi 1 saat geri alın. Şimdi 1 saat daha fazla uyuyabilirsiniz. Tatlı rüyalar dileyin yanınızda biri varsa.

Ya da bazılarının yapacağı gibi gece yatmadan önce geri alın saatlerinizi. Şimdi  1 saat daha fazla yaşayabilirsiniz. Size geri dönen o 1 saati ister kayıtlı, ister kayıtdışı bir uzamda istediğiniz gibi değerlendirebilirsiniz. İstediğinizi yapabilirsiniz. Kimseler bilmez. Çünkü o aslında yok gibi. Çünkü o 25. saat.

İltür A.

 (*) Ahmet Hamdi Tanpınar’a selam olsun. Saygıyla...
 
 

14 Ekim 2013 Pazartesi

isimsiz bir yazı da mümkün... damlamasa da kokusu alınan kan gibi.


 

 

@birhankeskin şiirleri okuyup ağlarken, kendimi bu dünyanın ortasına amaçsızca atılmış bir 'bok' gibi hissettim. Faydasız, çirkin ve rahatsız edici. Alabildiğine... Herkes için. Kimin temizleyeceği belli olmayan, gözlerin tam ortasında, gözlerin reddiyle dolu.

 

Uçsuz bucaksız bir zulüm gibi hayat.

 

Başka bir hayat mümkün müydü, diye soruyorum. Olabildiğimce objektif olmaya çalışıyorum. Sorularımı sorarken de cevaplarımı ararken de. Bulamıyorum doğru cevapları, veremiyorum. Susuyorum. Sevmediği dersine çalışmamış bir ilkokul çocuğu gibi pısırık ve taş sessizliğinde tahtada, ama kendi olmaktan başka yolu olmadığı için kendini suçlu hissetmeyen. Ya da, işsiz bir babanın çocuğu olmanın utancına kılıflar ararken okulun ilk günü, yeni öğretmen karşısında. Ezilip büzülen, başkalarının utançları için. Ben yerin dibine girmeyi daha 7 yaşındayken öğrendim. O yüzdendir belki, kendi çirkin ve sakat yanlarımla yüzleşebilmem. Başka yolu yoktu çünkü. Çukurun dibinde çukurun dibindekilerden başka bir şey görmezsin. Ve alışırsın pisliğinle yaşamaya. Onu savunmaya bazen - hatta, seni kendi yalnızlığına çok zorladıklarında.

 

Umudu yoktur, tırnaklarıyla kendi çukurunu kazarak çıkmaya çalışanın. Tırnakları gibi bir bir sökülmüştür çünkü umutları, kazarken. Geride kan, acı. Ve çukuru eriten, derinleştiren gözyaşları...